İZTİBA' YAPMAK
[1163] Bize Said'in İbn
Cüreyc'den haber verdiğine göre, ona ulaştığı üzere Rasulullah (s.a.v.) tavaf yaptığı
zaman ridasını ıztıba' suretinde örtmüştü.
[1164] Bize Said, İbn
Cüreyc'den haber verdi. O İbn Ebu Müleyke'den rivayet ettiğine göre, Ömer b.
el-Hattab yapmak üzere rüknü istilam etti. Sonra: Allah İslamı galip
getirmişken şimdi omuzlarımızı (gücümüzü) kime göstereceğiz ki, kime karşı
gösteriş yapacağız ki! Ama Allah'a yemin olsun, onun (RasuluIlanın) sayettiği
gibi ben de bu hal üzere sayedeceğim, dedi.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona) dedi ki: O ıztıba' ve remeli birlikte yapmayı kastetmiştir.
Şafii dedi ki: Iztıba';
kişinin ridasını sol omuzu üstünden sağ koltuk altından geçirip sağ omzunu
yedinci şavtını tamamlayıncaya kadar açıkta tutmasıdır. Kişi, remel yapmasına
engel teşkil edecek bir rahatsızlık olmadan yürüyerek tavaf ederse, tavafa
başlamakla birlikte ıztıba'ı terk etmesini de müstehab görmem. Eğer tavafa
başlamadan önce, ıztıba'ı hazırlamışsa, bunda bir sakınca yoktur. Şayet bir
izar ve bir imame içinde tavaf ediyorsa, her ikisini sağ omuzu altından
sokmasını müstehab görürüm. Aym şekilde eğer rida olarak kamis (gömlek) şalvar
ya da başka bir şey giyinmiş ise yine böyle (yapar.) Şayet (belinin aşağısım
örten) izarı bulunmakla birlikte, kendisi ile ıztıba' yapacağı (ihramın üst)
elbisesi yoksa omuzları da açık kalır. Sonra tavafa başlayacağı vakit remel
yapar. Yedi şavttan herhangi birisinde ıztıba' yapmazsa tavafın geri kalanında
ıztıba' yapar.
Hiçbir durumda ıztıba'
yapmamasını hoş görmem. Tıpkı ilk üç tavaf (şavtta) remel yapmayışım hoş
görmediğim gibi. Bununla birlikte ona fidye de düşmez, iade etmesi de gerekmez.
[1165] Bize Said,
Abdullah b. Ömer'den haber verdi. O Nafı'den, o İbn Ömer'den rivayet ettiğine
göre, Hacer( -i Esved)'den yine Hacer (-i Esved)'e kadar remel yapar, sonra da:
İşte Rasulullah (s.a.v.) böyle yapmıştı, derdi.
[1166] Bize Said, İbn
Cüreyc'den haberverdi. O, Atadan rivayet ettiğine, Rasulullah (s.a.v.) yedi
şavtının üç şavtında aralarında yürümeksizin habeb yürüyüşü ile yürüdü.
[1167] Bize Said, İbn
Cüreyc'den haber verdi. Onun Atadan rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.)
yaptığı dört umresinin tamamında Beytin etrafındaki tavafında Safa ile Merve
arasında hep sayetmiştir (yürümüştür). Ancak onlar onu birincisinde ve
dördüncüsünde de Hudeybiye'den geri çevirmişlerdi.
[1168] Bize Said, İbn Cüreyc'den
haber verdi. O Atadan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bekir, Nebi (s.a.v.)'ın
kendisini hac emiri olarak gönderdiği senede sayetti. Sonra Ebu Bekir, sonra
Ömer sonra Osman bundan sonra hep diğer halifeler bu şekilde sayetti (yürümeye
devam etti).
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona) dedi ki: Üç şavtın arasında durakla ayırmaksızın -iki rüknü istilam
sırasındaki durakları dışında- hızlıca koşmak olmayan habeb diye bilinen remel
yapar. Bu istilamdan sonra yine habeb olarak devam eder. Eğer kalabalıktan ötürü
habeb yapamıyor ise şayet duracak aralık bulursa durur. Uygun aralık bulursa
remel yapar. Aşırı kalabalıktan ötürü öyle bir aralık bulmayı ümit etmiyorsa,
remel yapma imkanını bulacağı tavafın kenarından (dışından) tavaf yapmasını
daha çok severim. Eğer kenardan gittiği takdirde remel yaparsa yapar ve ben
remel terk etmeyi müstehab görmüyorum. Eğer kenarda (dışarıdan) tavaf yaparken
kadınların sayıca çokluğu remel yapmasına engel oluyorsa, imkan bulursa remel
yapar. Remel yapma imkanı olmazsa, kendi tabii yürüyüşü ile yürür. Bununla
birlikte (bu vaziyette iken) yerde remel yapıyormuş gibi hareket etmesini
müstehab görmüyorum. Ancak normal yürüyüşünü yürür.
Tavafa başladığında, ilk
üç turda remel yapar, diğer dördünde yürür. Eğer birinci turda remel yapmazsa,
ondan sonraki iki turda remel yapar. İlk iki turda remeli terk ederse,
ikisinden sonraki turda remel yapar. Şayet üç turda da remel yapmazsa, diğer
turda bunun kazasını yapmaz. Çünkü bu halin özel bir vakti vardır. O vakit
geçtikten sonra, onu başka bir yerde yapmaz. Ona fidye ve iade de gerekmez.
Çünkü o tavafı yapmış bulunuyor. Farz olan da tavaftır.
Eğer her ikisinde de
zikri(okunacak duaları) terk ederse, bunu güzel görmeyiz ama iade etmek
yükümlülüğü de yoktur. Şayet turların bazısında remeli terk ederse, geri
kalanında remel yapar. Çünkü Nebi (s.a.v.), yedi turu iki farklı kısma
ayırmıştır. Bir kısmında remel yapmıştır diğer bir kısmında yürümüştür.
Dolayısıyla Nebi (s.a.v.)'ın yürüdüğü yerde remel olmaz. Bununla birlikte, Nebi
(s.a.v.)'ın remel yaptığı yerde yürümemesini müstehab görüyorum.
Şafii (Allah ondan razı
olsun) dedi ki: Remel yapmayı kasten / hatırlayarak, unutarak!yanılarak ve
bilmeyerek terk etmesi arasında fark yoktur, iade etmez.
Onu terk ettiğinden
ötürü, fidye vermez. Şu kadar var ki, kasten remel yapmamayı mekruh görürüm.
Yanılan ya da bilmeyen hakkında da bu hususta kerahet yoktur. Arafat'tan önce
ve sonra Nüsük tavafı olması ile yaptığı tavaf ile Safa ile Merve arasında
sayetmenin arka arkaya olması şartıyla bütün hac ve umre hakkında da bu aynen
böyledir.
Hac etmek, kıran haccı
yapmak üzere, gelip Beyti tavaf etse, Safa ile Merve arasında sayettikten sonra
nahr günü ya da ondan sonra ziyaret (tavafını) yapsa remel yapmaz. Çünkü o Safa
ile Merve arasındaki say'ı arkasında yapması gereken tavafı yapmış
bulunmaktadır. Onun bundan sonraki (ziyaret) tavafı ise, kendisine (ihramdan
çıkışı sebebi ile) kadınların hel al olması içindir. Şayet hac etmek üzere
gelip Mina'ya gidinceye kadar tavaf yapmamışsa, o zaman Arafat'tan sonra Beyti
tavafında remel yapar.
[1169] Bize Said, Süfyan
es-Sevri'den haber verdi. Abdullah b. Osman b.
Hüseyin'den rivayet
ettiğine göre, Mücahid'i, nahr günü remel yaparken görmüştür. Birisi dese ki:
- Sen kişinin bazen
ibadetinde terk ettiği bir şeyler hakkında kan akıtması (kurban kesmesi)
gerektiğini söylediğine göre, böyle bir halde neden ona bir kan akıtmasını emr
etmiyorsun dese derim ki:
- Ben ona bir amelin
bizzat kendisini terk ettiği vakit ancak bunu emr ederim. O:
- Peki bu bizatihi (başlı
başına) bir amel değil midir? dedi. Ben:
- Hayır, dedim. Çünkü
amel tavafın kendisidir. Bu (remel) ise o am eldeki bir heyeti durumdur. O
ameli eksiksiz olarak yerine getirmiş olmakla birlikte, ondaki bir heyeti terk
etmiştir. (Örnek olarak namazda) amel secde etmek ve rükıl yapmaktır. Her
ikisinde de tesbihi terk ederse kaza etmesi gereken am eli terk etmiş olmaz.
Nitekim yapmadığı bir secdenin ya kazasını yapar yahut bundan dolayı o secdeyi
tamamlamadan önce çıkarsa namazı fasid olur. Hatta rükıl ve sücuda tesbih
getirmenin hem söz hem amel olması itibari ile ifsad edici (meşru olmasaydı)
daha uygun olurdu. Söz bir ameldir. Iztıba' ve remel ise rükıl ve sücuda
tesbihten daha hafifbir heyet / bir haldir. (Şafiide heyet; vacip ve sünnetten
sonra gelen bir ameldir.)
Dedi ki: Tavaf esnasında
remel yaptığı vakit kısa adımlarla yürüyüşü ile hareket eder. Beni, ona uygun
bir açıklık buluncaya kadar durur, demekten alıkoyan durmalda arkasından
gelenlere rahatsızlık vereceğinden dolayıdır. Ayrıca önünde bir uygun boşluk
bulacağını da ümit edemem.
Şayet kendisi, kalabalık
olmayan bir yerde iken Kabe'nin kapısının açılması yahut da tavaftaki arızi bir
durum dolayısıyla insanlar kalabalıklaşırsa, kendisi de durması halinde
arkadakilere eziyet vermeyecekse, önünün de açılacağını ümit ediyorsa, ben
böyle bir kimseye, önü açılıp remel yapma imkanını buluncaya kadar durmasını
emr ederim. (Kısacası) remel yapma imkanını ne zaman bulursa, remel yapar.
Bununla birlikte tavaf esnasında Beyte yakın olmasını daha çok severim. Beytten
uzak durup remel yapma imkanını bulacağını ümit ediyorsa ona Beytten uzak tavaf
yapmasını emr ederim.
Sonraki için tıkla:
BİNEKLİ KİMSENİN
BİNEK ÜZERİNDEKİ HASTA YA DA ÇOCUĞA TAVAF ETTİRMESİ